Söz, siyaset ve spor farklı köklerden gelse de Türkçede üçü de s harfiyle başlar. Spor deyince aklımıza niyeyse hep futbol gelir. Futbolun akılla değil de ayakla oynandığını sanmamızda kelimenin aslının ayak topu olmasının rolü var mıdır bilmem ama futbol artık ayaktan çok akılla oynanmaktadır. Tıpkı siyasetin de akılla yapıldığı ya da yapılması gerektiği gibi. Akılla yapılmakta ama sözler çoğu kez akıldan uzak bir idrak ya da idraksizlikle sarf edilmekte.
Teknik direktörün birisi hem de başarısız olduğunda hemen herkesin hemfikir olduğu birisi 'ben başkanın bir sözüyle geldim gitmem de başkanın bir sözüne bakar' gibi bir şeyler söylemiş. Bilmez mi ki, gelmek için davet gerekir ama gitmek için bir şey gerekmez, biraz onur ve bir de 'Allahaısmarladık' demek yeter. Beklenen başkanın telefonundan ziyade kovulmanın getireceği tazminat olmasın sakın?
Sporcusu böyle de siyasetçisi farklı mı? Adam mühendis yani matematiği iyi bilir, köprünün nasıl yapılacağını bilmese de altından ve de üstünden nasıl geçileceğini bilir. Adam sadece mühendis değil aynı zamanda hukukçu da. Yani sadece matematiği bilmez, hakkı ve hukuku da bilir. En azından bilmesi gerekir. Üstelik bir de devleti ve de Türkçeyi biliyor olması gereken bir geçmişten geliyor. Müsteşarlık, vekillik ve bakanlık yapmış. O da kalkıyor partisinin bilmem neredeki adayını desteklemek için katıldığı bir toplantı da 'falana vereceğiniz oy yarın mahşerde berat belgeniz olacaktır' falan diye konuşuyor.
Siyaset üstü ve bir toplumun en birleştirici ortak değeri olan dinin böylesine ucuz bir siyaset anlayışına kurban edilmesini cehaletle açıklayamayacağımız göre neyle açıklayacağız? Hangi kelime bu sorumsuzluğu TCK'ya göre suç teşkil etmeden açıklayabilir?
Ve bir başka aday; 'eğer falan ittifakın adayı falan olmasaydı ben aday olmayacaktım' mealinde bir şeyler söylüyor topluma ve basına karşı. 'Senin derdin kişiyle hesaplaşma derdi mi yoksa halka hizmet mi?' diye sorulacağı hiç aklına gelmiyor mu acaba? Herhalde gelmiyor, gelse söyler mi hiç?
Yoğun bir iki ay geçireceğiz, herkesin konuşacağı ve özellikle de birileri adına birilerinin bir takım merkezlerden haberler yayacağı, söz ve bilgi kirliliğinden geçilemeyecek bir altmış gün. Bu dönemde herkesin ama özellikle de siyasetçilerin, adayların çok düşünüp az konuşması ve asla sevgi ve saygıyı elden ve dilden bırakmaması gerekiyor. Seçim sonrası yine bir arada yaşayacağız, caddede, sokakta, toplantılarda karşılaşacağız, birbirimizin yüzüne utanmadan bakabilmemiz için, birlik ve beraberliğimiz için çok dikkatli olmak zorundayız.