Suya yazıyı etliye sütlüye karışmayan, kimsenin tavuğuna kış demeyen ve de kimseyi yormayan yazı anlamında kullanıyorum. Ne yazanı ne de okuyanı yormayan yazı! Bugüne kadar hiç denemedim. Hem kendimi yordum hem de okuyanı. Ülkenin meselelerine kafa yoruyorsa bir insan ya da en azından öyle bir iddia taşıyorsa ve hele bir de kitap okuyorsa, hem kendini yorar hem de okuyanı.
Suya yazılar diye çıktığım yolda daha başta tökezlemeye başladım galiba. Yine kitaptan bahsettim öyle ya da böyle. Halbuki insanlar hızla kitapsızlaşıyor. Eskiden 'kitapsız' demek ağır hakaretti, hele bir de 'Ulan Allahsız, kitapsız' şeklinde olursa, işin ucu cinayete kadar giderdi. Şimdilerde artık kitapsızlık çağın gereği diye neredeyse kutsanacak.
Bir de şimdilerde şu 'köşeyi dönme' meselesi var. Artık hiç ayıplanmıyor niyeyse. Bir zamanlar çok ayıplanırdı, kurnazlık, alıp da kaçmak, avantacılık falan denilir ve insana yakıştırılmazdı. Zaman, kavramları da değiştiriyor demek ki.
Yolda selamsız, tramvayda teşekkürsüz insanlar görüyorum. Sayıları giderek azalsa da hala yaşlılara yer verme adap ve edebinde genç kızlar, delikanlılar var. Ah bir de yaşlılar teşekkür etme nezaketini gösterseler! Ne gezer… Marifet iltifata tabi değil mi? O gence teşekkür etmek çok mu zor?
Ne güzel bir kelimeydi 'efendim' kelimesi. Ne şiirler yazılmış o kelimenin içinde yer aldığı, ne besteler yapılmış ve insanlar birbirine nasıl güzel bir ses tonuyla 'efendim' demişler. Biz efendim kelimesini unuttuk. Ben ona yanarım.
Bahar geliyor, artık sahillerimiz her geçen gün biraz daha kalabalıklaşacak. İnsanlar çoğaldıkça çöpler de çoğalacak. Elindeki kuru yemişlerin içini ağzına, kabuğunu ya da dondurmasını yiyip külahını yola atan mı? Köpeğini herkesin gelip geçtiği yola pisleten ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eden mi? Ne ararsan fazlasıyla bulursun hele de Temmuz ve Ağustos gelince…
Güya suya yazacaktım. Yazmamla birlikte suyun alıp götüreceği yazılar. Ne yazarken beni ne de okurken sizi yoracak yazılar. Olmadı galiba, olmadı. Ben bu işi beceremeyeceğim. Bana ne diyemeyeceğim. Belki de toplumda herkes gördüğü her haksızlık ve her ahlaksız karşısında 'bana ne deyip bir kenara sıvışmadığı' gün bir gerçek kurtuluşa kavuşacağız.
O gün gelecek… Gelmek zorunda… Ümit olmasa hayat çekilmezdi…