Geçtiğimiz yılı kanla kapatmıştık, ne yazık ki girdiğimiz yılın perdesini de kanla açtık. Geçtiğimiz yılın cinayetlerini yanlış okumuştuk, girdiğimiz yıla da yanlış okumalarla adım atıyoruz.

Önceki günkü gibi 'son derece bir profesyonel uygulama' izlenimi veren bir katliamla ilk defa karşılaşıyoruz. Güvenlik önlemlerinin üst düzeyde olduğu bir günde ve bir bölgede bir adam taşınması ve saklanması son derece zor büyük ebatta bir silahı çok bilinen bir eğlence mekanına sokuyor, yedi dakika müddetle katliam yapıyor ve sonra büyük bir soğukkanlılıkla kıyafetini değiştirerek, kayıplara karışıyor. Bu eğitim almamış ve silahla haşır neşir olmamış sıradan bir militanın ya da koyu bir fanatiğin yapacağı işe benzemiyor. Acaba, amatör fanatiklerin yerini profesyoneller mi alıyor?

Meseleyi, o teröristleri üreten, büyüten ve hem bu ülkeye hem de İslam coğrafyasına musallat eden bölücü/ayrılıkçı ihanet ve İslamın cihatçı selefi yorumundan ayrı ele aldığımız taktirde anlamamız ve çözmemiz mümkün değil. Bataklığı kurutmak akıl, izan, gönül, fikir ve iman birliğini gerektirir. Ne yazık ki daha önceki eylemlerden sonra olduğu gibi bu eylemden sonra da konuşan, yazan çizen hemen herkes meseleyi sadece terör olarak niteledi ve hemen her yetkili de polisiye bir mantıkla katilin mutlaka cezalandırılacağını söyledi.

Katil ve/veya katiller mutlaka bulunup yargılanmalı ve yasalarımızın tayin ettiği en ağır cezaya çarptırılmalı. Bu şart ama asla yeterli değil. Bu tür ihanet katliamlarının bir daha olmaması, en azından asgari düzeye indirilmesi için yapılacak ilk iş, olayların temelindeki sebeplerin en kısa zamanda kurulacak ve çok üst düzeyde katılımlarla oluşturulacak milli bir konsey tarafından tespit edilmesi ve çözümün ortak mutabakat metniyle ortaya konmasıdır.

Bu komisyonda asker ve polis gibi güvenlikçilerin yanında ilahiyatçılar, tarihçiler, ekonomistler, sosyologlar, hariciye bakanlığının emekli ya da görevdeki gerçek uzmanları, ekonomistler de yer almalı. Geçmişle kavgalı tarih anlayışımızdan gönle, kulağa hoş gelen hayal dış politika söylemlerine, Matûridi-Hanefi İslam anlayışından cihatçı Selefi-Vehabi katılığına nasıl savrulduğumuza kadar konular mutlaka uzmanlar tarafından irdelenmeli. Keza Suudi Arabistan-Katar ikilisinin İslam dünyasındaki rolü açık açık değerlendirilmeli. İran'ın hem Ortadoğu'da hem Türk dünyasındaki ağırlığı, hedefi, devlet aklı ve geleneği Sünni-Şii(Şia) çekişmesinin ötesinde hem bölge hem Türk dünyası hem de Türkiye açısından yeniden ele alınmalı.

Bunları yapmadan 'şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak' ya da 'teröristler döktükleri kanda boğulacaktır' gibi üst perdeden demeçlerle birbirimizi kandırmayalım. Ne yazık ki hem şehitlerin kanı yerde kalmakta hem de her geçen gün akan kan biraz daha fazlalaşmakta. Kanı kurutmanın yolu, teröre doğru teşhis koymaktan ve o doğru teşhis ışığında doğru tedavi uygulamaktan geçer.