Su misali derler akar gider zaman. Ama sudan bir farkı vardır. Bent yapar ve durdurursun suyu bir süreliğine de olsa, tersine akıtırsın kanallarla maliyeti yüksek olsa da, seni zorlasa da. Ama zamanı durduramazsın ve geriye saramazsın.
Kimi başkanlar için beş yıldır su misali akıp giden zaman. Kimi başkanlar için on, kimi başkanlar içinse on beş. Hizmetler vardır bu zamanın içinde gurur duyulacak, yanlışlar vardır pişman olunacak. Hatta utanç duyulacak. Bir insan için gurur duyulacak hizmetlerin pişmanlık duyulacak yanlışlardan çok fazla olması ne büyük mutluluktur bu akıp giden zaman içinde.
Partiler aday belirleme sürecindeler. Kimilerinde haddinden fazla aday var kimilerinde olması gereken kadar, kimilerinde oldukça az. İnanmış insanların inandıkları dava uğrunda kendilerini ortaya hatta ateşe attıkları günler çok mu geride kaldı, ne oldu da bazı partiler bazı yerlerde aday bulamaz oldular. Hele de büyükşehirde. Büyükşehre 'kaliteli bir aday' bulamayan herhangi bir partinin ilçelerde iddialı olması, olabilmesi ve iddiasını sürdürebilmesi mümkün mü? Kazanamazmış, kazanamazsa kazanamaz, önemli olan inanılan, inanıldığı söylenen dava mı yoksa şahsi hesaplar mı?
Kim neyi araştırıyor, neyi planlıyor? Parti için en uygun adayı mı yoksa kendisine en yakın olanı mı? Ya da ileride rakip olabilecekleri şimdiden bir punduna getirip tasfiye etmeyi mi? Of, ne karışık işler bunlar. Benim aklım ermez. Kimin aklı erer acaba bu ince hesaplara ya da kimler planlar böylesi işleri.
Partiler bu seçimde sadece yerelde herhangi bir belediyenin başkanını değil kendi geleceklerini belirleyecekler. 31 Mart seçimleri tüm partiler için gelecek adına bir fırsattır. Seçmenin karşısına en doğru kadrolarla çıkan partiler bugünü kaybetseler bile yarını mutlaka kazanırlar ve yarın çabuk gelir.
Dünden bugüne zaman nasıl hızlı akıp geçtiyse bugünden yarına, yarından sonraki güne de aynı hızla akar gider. Geride kalan beş yıl ne kadar çabuk geçtiyse gelecek beş yıl da o kadar çabuk geçer.