Dün bizim gazetede okuduğum bir haber üzerine yazıyorum bu yazıyı. Hem de şikayet edilen konunun düzelmesi açısından pratik bir sonucu olmayacağını bildiğim halde. Geçmişin yanlışını düzeltmek kolay ve hatta mümkün olmasa da gelecekte işlenmesi muhtemel başka hatalara engel olunması umuduyla geçmişten ders alma bakımından yazıyorum.
'Bundan dört yıl önce başladı' diye yazıyor bizim gazete Samsun'un en önemli ve en nezih caddesinin büyük hayallerle trafiğe kapatılmasının başarısız ve hazin hikayesini. Halbuki, hayal ve sevda çok daha öncelere gider. Boy boy resimler yayınlanırdı semt esnafının dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı'na verdiği sabah kahvaltılarından. Caddede kurulurdu uzun masalar ve herkes alkış tutardı Çiftlik'in trafiğe kapatılmasına, İstiklal Caddesi'nin AVM Cadde olacağı ve mülklerin değerinin artacağı, esnafa bolluk bereket yağacağı söylemlerine. Hayal güzeldi, bırakın itiraz etmeyi, karşı çıkmayı, kimse gerçeğin ne olduğunu, ne olacağını ne merak etti ne de araştırdı.
Düğün bayram kısa sürdü, balon çabuk patladı ve bir zamanların o en nezih caddesi tüm güzel ve bol kazançlı hayalleri de beraberinde sürükleyerek bir başka kimliğe büründü. Artık bir zamanların en seçkin markalarının birbiriyle yarıştığı o mekan şimdilerde her gün birisi kapanan bir süre sora da başkası açılan ama çoğunluğu hiç de uzun ömürlü ve kalıcı olmayan, olamayan işyerlerinin semti oldu.
Dün Bulvar AVM olacağız hayalleri peşinde kahvaltı üstüne kahvaltılar veren esnafın ve mülk sahiplerinin dört yıl sonra 300 kadar imza toplayarak caddenin yeniden trafiğe açılmasını istemeleri, hayalle gerçek arasında maliyeti oldukça yüksek bir gidiş gelişin hazin ve ibretamiz öyküsüdür. Ve bunda kendi aklını ortak akıldan üstün gören makam ve mevki sahipleri kadar o akla ve o iradeye itiraz etmeyen, edemeyen muhatapların yani yönetilenlerin yani bizlerin payı da vardır. Zamanında yapılmayan itirazın hem maliyeti çok yüksek hem de artık pek de anlamı yok.
'Maliyeti yüksek' dedim, diyorum, diyeceğim de. Dört yıldır birileri hep bir şeyler yaptı, yapıyor, vinçler caddeyi mekan tuttu ve görünen o ki gidecekler gelecekler ama daha bir orada olacaklar. İşin kalitesi, yarattığı tehlikeler üzerine söylenenler, yazılanlar ayrı bir fasıl, bu bitmeyen tamiratın maliyeti daha ayrı bir fasıl. Sadece kent bütçesine değil, hem kent bütçesine hem de semt esnafı ve mülk sahiplerine yüklediği maliyeti söz konusu. Birileri acaba bu hesabı çıkartabilir mi? Çıkarsa, çıkartılabilirse sanırım kent kaynaklarının nasıl kullanıldığı konusunda çok önemli ipuçları verir.
Konuşmak, itiraz etmek güzeldir ve gereklidir ama zamanında konuşmak, zamanında itiraz etmek; önemli olan bu; yoksa iş işten geçtikten ve hele de makam kudret sahipleri değiştikten sonra konuşmak değil. Demokrasi, bir tarafta konuşan/konuşabilen, diğer tarafta da dinleyen/dinleyebilen insanlar rejimidir ve öyle olursa güzeldir.