Delikanlım,

iyi bak yıldızlara
onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
yıldızların ışığında kollarını
ufuklar gibi açıp geremezsin...”

Deniz, Nazım’ın “Delikanlım” şiirini,bir de Rodrigo’nun İspanya iç savaşını anlatan “Gitar Konçertosu”nu çok severdi.

1960’lı yıllar, dünyada emperyalizme,işgallere,savaşlara karşı;gençliğin özgürlük, eşitlik,adalet ve bağımsızlık talepleriyle başkaldırdığı yıllar oldu.Küba,Vietnam,Latin Amerika başta olmak üzere,emperyalizme karşı gelişen bu dalga, her yanı sardı.
Bizim ülkemizde de üniversite gençliği başta olmak üzere “Tam Bağımsızlık” şiarıyla antiemperyalist gösteriler, “6.Filo”ya karşı eylemler,yürüyüşler düzenlendi.Bu eylemleri örgütleyenler halkın ve gençliğin sempatisini kazanırken, sistemin tepkisini üzerine çekti.
Bu hareketlerin ortadan kaldırılması gerekiyordu! Bu ancak,Amerika yanlısı hükümetler ve darbeler eliyle yapılabilirdi.
12 Mart darbesini yapanların görevi de buydu. Bir cadı avı başlatıldı,pek çok aydın tutuklandı.68 kuşağının gençlik önderleri de planlı bir biçimde yok edildi: Sinan’lar Nurhak’ta,Mahir’ler Kızıldere’de infaz edildi;Deniz’ler 6 Mayıs’ta asıldı.
Deniz, “Ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum.”diyerek gitti ölüme.
“Delikanlım,
sen ki, ya bir köşe başında
kaşından kan sızarak gebereceksin
ya da bir devrimci gibi darağacında
can vereceksin.

Cellatlarını hiç kimse hatırlamıyor bugün; ama, onlar,daha sonra gelişen toplumsal muhalefetin ”78 kuşağı”nın idolleri oldu:Sinan’lar,Ulaş’lar,Mahir’ler ve Deniz’ler on binlerce doğdu…“Ölü mü denir şimdi onlara…”
Can Yücel in dediğinden başka ne denir:
“…Aşk olsun sana çocuk, Aşk olsun!..