BİR TARİH KALPAZANININ SERENCAMI

Bir 'tarih kalpazanı' var bu kentte; duyduğu ya da uydurduğu yalan ve yanlışları tarih diye yazıyor ve yayınlatıyor. 'Bana ne, bize ne yayınlatırsa yayınlatsın' diyemiyorum. Zira o yalanlar ve yanlışlar hem bizim paramızla basılıp yayınlanıyor hem de bizim tarihimizi çarpıtıyor. Birilerinin bu vurguna da bu tarih katliamına da dur demesi gerekmektedir. Biraz daha sessiz kalınırsa, Milli Mücadele'nin başkumandanla ordusunun, önderiyle milletinin buluşmasının ilk adımının atıldığı bu kentte, o şanlı tarihe bu yalanlarla büyük bir darbe vurulacaktır. O kalpazan unutulacak ama tahribatı uzun yıllar sürüp gidecektir.

Bir ara Milli Mücadele'nin başkomutanı, Osmanlı'nın 9.Ordu Müfettişi, Osmanlı padişahının fahri yaveri Mirliva Mustafa Kemal'i daha Samsun'a adım atar atmaz ona buna vurdurmaya, sağa sola kaçırmaya kalkışıyor, daha güvenli kent merkezini bırakarak güvensiz köylerde hem de Rumlardan kaçırıp Rum köyünde yatırıyordu. Aklına esiyordu Samsun'dan Havza'ya Ekrem Bey'in himayesinde gönderiyor, Havza'da Mesudiye Oteli yerine Ali Osman Ağazadelerin konağında yatırıyor, yolu da canı istediği gibi uzatıyor iki güne çıkartıyor, canı sıkılıyor Mirliva Mustafa Kemal Paşa'ya otelci Ali Baba'yla kadeh tokuşturtuyor.

Bir yalanı, bir yanlışı ortaya çıktığında da o yeni bir yalanı yeni bir yanlışı ortaya sürmekten ne utanıyor, ne de yoruluyor. Büyük bir azimle ve pervasızlıkla yoluna devam ediyor. Biz daha önce birçok yazımızda bu yalan ve yanlışların bir kısmını bütün açıklığıyla ortaya koyduk. Memnuniyetle belirtmeliyim ki, ilk ve eski adıyla 'Ata Yolu', şimdiki adıyla da 'Kurtuluş Yolu' olan proje bunun ürettiği önemli yanlışlardan büyük ölçüde arındı. Ancak, tamamen temizlenmedi, daha doğrusu temizlenemedi, hala çok ciddi yalan ve yanlışlar söz konusu.

Geçen bir yazımda bahsettim, 'Samsun halkına bir duyuru' yayınlamış. Burada da 'Mirliva Mustafa Kemal Paşa ve maiyet erkanının Samsun'dan Havza'ya giderken herkesin bildiği ve gidip geldiği Bağdat Caddesi'ni değil de Unkapanı Yokuşu'nu kullandığını' öne sürüyor. Çok mu önemli diyenler olabilir; evet çok önemli. Çünkü bu yalan ve yanlışlarla sadece yeni bir yol güzergahı çizilmiyor yeni bir Mustafa Kemal imajı çiziliyor, korkan, kaçan, yol değiştiren bir Mustafa Kemal Atatürk imajı oluşturuluyor. Milletin tarihindeki bir küçük sapmayla milletin en şanlı destanlarından birisi olan Milli Mücadele'nin başkumandanının halk hafızasındaki 'yedi düvele kafa tutan lider' imajı karartılıyor. Onun için ne sanıldığı kadar masum ne de önemsenmeyecek kadar basit. Tam tersine çok tehlikeli ve bu sebeple de çok önemli.

Mustafa Kemal Atatürk'ü sevip sevmemek, yaptıklarını tamamen ve kısmen beğenip beğenmemek başka bir şey yalan ve yanlışlarla tarihimizi çarpıtmak başka bir şeydir. Birincisi herkesin hakkıdır ama ikincisi kimsenin haddi ve hakkı değildir. Tarihimiz, daha önce de bir çok defalar yazdığım gibi, bizim ortak paydamızdır, iftiharımızdır. Tarihi olayların yorumlanmasına ne kadar saygılıysak da çarpıtılmasına da o kadar karşıyızdır. Birine saygıyla yol veririz ama öbürüne de tam kararlılıkla karşı çıkarız. Hele de o tahrifat kamu kaynaklarıyla yapılıyorsa…(Devam edecek)

ÖZÜR VE DÜZELTME: Dünkü yazımda vahim 2 hata yapmışım. Ünlü bestekar 'Sadettin Kaynak'ı Selahattin Kaynak, sanatçı 'Dilek Türkan'ı ise Türkan Dilek olarak yazmışım. Düzeltir, tüm okurlarımdan özür dilerim.