Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dokuz Eylül Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Törenine katıldı.
Eğitimde alt yapı ve kapasite bakımından büyük mesafe kat ettiklerini, buna rağmen içerik ve sistem konusunda hala sıkıntıların olduğunu söyleyerek, 'Türkiye'nin, nasıl oluyor da dünyanın en büyük 500 üniversitesi arasında esamesi okunmuyor' diye sordu. Bilim üreten bir üniversite iklimi oluşturmadan hiçbir sonuç elde edemeyiz, ifadelerini kullandı.
Atılan akademisyenler ve tutuklanan öğrencilerine sahip çıkamayan, yandaş, eş dost gelin, damat ve eşlerin yerleştirildiği, cahillerin ferasetine okumuşlardan daha çok inanan hocaların YÖK'e terfi ettirildiği, kendi yöneticilerini dahi seçemeyecek duruma düşürülmüş kadrolardan, bilim üretmek şöyle dursun, görüş dahi belirtemeyecek kadar susturulmuş üniversitelerden dünya listesine girmeyi beklemek 'ham hayal' olur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde üniversitelerin "en güçlü ve özgür dönemini" yaşadığını belirtirken, akademik çevreler bunun aksini söylüyorlar.
Baskıya ve zora dayalı bir siyasal iktidarın, bilimsel soru ve yanıtların oluşturulmasının, entelektüel birikimin gelişmesinin ve düşüncenin toplumsallaşmasının önünde ciddi bir set olduğuna vurgu yapılırken, Türkiye'de üniversite sayısındaki enflasyonun niteliksel bir sıçramaya işaret etmediği, ülkenin bir merdiven altı üniversite cennetine dönüştüğü, yeterli sayıda öğretim elemanı, derslik, laboratuvar veya yurt olmadığı belirtildi.
Nitelikli eğitimi okul öncesinden başlatarak üniversiteye kadar geliştirmek gerekir. Bilimsel özerklik olmadan bilim üretmek de mümkün değildir.
Özgürlük ve bilim etle tırnak gibidir. Özgürlük olmayan ortamda bilim üretilemediği gibi, bilim üretilemeyen toplumlarda da özgürlükler gelişemez.