Bazı yükler vardır ne taşınır ne de silkelenip sırttan atılır. Kader değildir ama insanoğlunun kendisine verdiği ezeli cezadır. O yük, bir kere alınmayıversin sırta; bir ömür boyu gölgesi misali takip eder adamı.
İnsan dediysek, adam dediysek sanmayın ki sadece tekil bir şahıstır kastımız. Cemaatler ve cemiyetlerdir asıl bu ağır yükün hamalı. Binlerce, on binlerce, belki de yüzbinlerce, milyonlarca idealistin alın teri üzerine yükselen bir idealin birkaç belki de birkaç bin yanlış adamın yanlış icraatları ile sarsılması, sallanması ve zamanından önce yıkılmaya mahkum olması hazindir ama ne yazık ki çok sık rastlanılan bir olaydır.
Dünün samimi dava adamlarının, kendilerinin tabirleriyle samimi mücahitlerinin uzun yılları alan sabırlı ve kahırlı mücadelesiyle vücut bulan ve resmen kurulduktan hemen sonra iktidara gelen AK Parti’nin mücahitlikten müteahhitliğe geçen kimi eskilerin ya da kendi ticari çıkar ve şahsi ikballerini muktedirlerin safında yer tutmak ve sofrasından beslenmekte bulan taşeronların, toplumun gözü önünde cereyan eden ama toplumun vicdanına sığmayan pervasızlıklarıyla yıpranması hem parti hem demokrasi ve hem de ülkemiz adına ciddi bir talihsizliktir.
Parmak çoğunluğu yargı yolunu tıkasa, adaletin hüküm vermesini engellese bile vicdanların sesini susturmaya yetmez. Rakamlarla ifade edilen parmaklar, ahlaktan güç alan vicdanlara tarihin hiçbir devrinde ebediyen kilit vuramamıştır ki bugün vurabilsin.
Meşhur sözdür; öyle olaylar vardır ki şüyuları vukularından beterdir. Gençlerin anlayacağı kelimelerle söylemek gerekirse öyle olaylar vardır ki söylentileri olmalarından daha kötüdür; insanı yahut camiaları yıpratması için olmalarına gerek yoktur, oldukları yönündeki söylentiler bile yeterlidir.
Haklı veya haksız çok ciddi iddialarla suçlanan siyasetçilerin sıfatlarının ya da yeterli sayıdaki parmağın sağladığı dokunulmazlık yerine yargının aklamasına inanmaları ve sığınmaları daha doğrudur. Ne yazık ki, yargıdan kaçmanın kolaylığı yargıda aklanmanın zorluğuna ya da aklanamamanın riskine ağır basmıştır.
Elbet Mecelle’nin ifadesiyle “asıl olan berat-ı zimmettir” yani mahkeme kararıyla mahkum oluncaya kadar herkesin suçsuz kabul edilmesidir. Ama bir de kamuoyu ve kamu vicdanı vardır ve kamuoyunda da kamu vicdanında da bir şeyin şüyuu vukuundan beterdir.
AK Parti, birilerini muhtemel bir mahkumiyetten ya da en azından mahkum olma, hatta kendi iddialarına göre söylüyorum, paralel yapı tarafından hukuk dışı amaç ve yöntemlerle mahkum edilme riskine karşı korumak isterken; bir büyük organizasyonu taşınması zor, silkinip atılması adeta imkansız bir yükün altına sokmuştur.
Bizim davayı, bizim adama feda etmek ne hazindir!