n Osmanlı Padişahı Sultan İkinci Murat, ileride İstanbul fatihi olacak Şehzade Mehmet’e “Ey oğul, kimseyi kandırma. Ey oğul, sakın kendini de kandırma. İnsanoğlunun kendisine yapacağı bundan büyük kötülük yoktur” diye nasihat eder.
n n
n n Ne yazık ki uzun zamandır hem kandırılıyor hem de kendimizi kandırıyoruz. Geçmişi kötülüyor, günü cilalıyor, geleceği yaldızlıyoruz. Ama ne geçmiş sanıldığı kadar kötü ne hal denildiği kadar iyi ne de gelecek vaat edildiği kadar parlak. Son on yıldaki büyüme rakamları, geride kalan seksen yıldaki ortalamadan farklı ve fazla değil. Türkiye’nin dünya ekonomisi içinde bulunduğu yer de bundan on beş yıl öncesinden bir adım daha ileride değil. Ve Türkiye’nin son on, on bir yılda yakaladığı büyüme hızı da benzeri “kalkınmakta olan ülkeler” ortalamasından yüksek değil, hatta biraz daha düşük.
n n
n n Hiç kimse kızmasın, sinirlenmesin, bağırıp çağırmasın; rakamları vereceğim. Türkiye’nin AK Parti iktidarındaki büyüme ortalaması yüzde dört buçuk. Aynı süreçteki benzeri kalkınmakta olan ülkeler ortalaması yüzde beş. Türkiye, bu ortalamayı geçmişte çok tutturdu. Atatürk’ün sağlığındaki on beş yılın büyümesi yüzde doksandır. Üstelik harpten yeni çıktığımız halde ve üstelik 1929’da yaşanan en büyük dünya ekonomik krizine rağmen.
n n
n n Türkiye’nin AK Parti iktidarında çağ atlayarak dünyanın en büyük on yedinci bazen de on altıncı ekonomisi olduğu söylemi çok sık kullanılmaktadır. Türkiye’nin on altıncı değil ama on yedinci büyük ekonomi olduğu doğrudur; fakat bu büyüklüğe AK Parti iktidarında ulaşıldığı söylemi yanlıştır. G-7 ve G-8’den sonra kurulan Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler Topluluğu G-20, 1997 yılında kurulduğunda; AK Parti ortada yoktu ama Türkiye kurucu yirmi ülkeden birisiydi ve daha o tarihte dünyanın en büyük on yedinci ekonomisiydi. O günden bugüne hiçbir şey değişmemiştir, Türkiye dün de on yedinci büyük ekonomiydi, bugün de on yedinci büyük ekonomidir.
n n
n n Türkiye’nin geçmişi AK Partililerin ve destekçilerinin öne sürdükleri kadar kötü, hali de alkışladıkları kadar iyi olmadığı gibi geleceği de tasavvur ettikleri kadar parlak gözükmemektedir. Geçmişte kalan on yılda dünya ülkeleri arasında bir basamak yukarıya tırmanamayan Türkiye’nin bu gidişle önümüzdeki on yılda en büyük on arasına girmesi; ne yazık ki söz konusu değildir. Önümüzdeki on yılda dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girebilmemiz için önümüzde bulunan ve geçmemiz gerek İtalya, Kanada, İspanya, Avusturalya, Güney Kore ve Meksika gibi hepsi de bir trilyon doların üzerinde gayrisafi milli hasıla üreten sanayi ve kıta büyüklüğünde tarım ülkeleri var. Bizim 2011 yılı gayrisafi milli hasılamız 789 milyar dolar, saydığım ülkelerin en gerisindeki Meksika’nın ise 1.041 trilyon dolar. Biz on altıncılık için Endonezya ve avuç içi kadar Hollanda’yla çekişiyoruz. IMF’nin tahminlerine göre 2015’te Hollanda’yı geçeceğiz ama Endonezya ile aramızdaki fark bizim aleyhimize daha da açılacak.
n n
n n Bu geçmişle ve bu ortalamayla söz konusu hedefe ulaşmamız mümkün değil. Bundan sonraki süreçte ortalama yüzde sekiz, en azından yüzde yedi bir kalkınma ortalaması tutturamazsak -ki çok zor görünüyor- vaat edilen hedef, boş bir hayal olarak kalır belleklerde.
n n
n n Bunları yazmak beni mutlu etmiyor ama yazmak zorundayım, hepimiz yazmak, söylemek zorundayız. Ne başkalarının bizi kandırmasına izin vermeliyiz ne de kendi kendimizi kandırmalıyız. Gelecek hayaliyle bugünlerimizi kaybetmeyelim. Onu söylemeye çalışıyorum. Hepsi bu.
n n
n