n
n n AK Parti İl Başkanı Fuat Köktaş’ın basınla sohbet toplantısındayız. Kent için önceliklerini anlatıyor. Birisi ve belki de çözümü en zor olanı “milyonlarca dolarlık yatırımdan sonra şu anda işlevsiz” duran Samsun-Gelemen Tersanesi’nin nasıl aktif hale getirilebileceği. Diğeri de Samsun-Ankara tren bağlantısı. Ancak bazılarının yıllardır seçim meydanlarında ya da gazete köşelerinde bol keseden palavrasını attığı “hızlı tren” değil. Samsun-Akara arasını dokuz yüz kusur kilometreden üç yüz küsur kilometreye düşürecek ve Samsun sanayini ülkenin batısıyla buluşturacak olan Suluova-Kırıkkale bağlantısı. Ülkenin batısı hem üretimin hem de tüketimin merkezi. Mal pazarlanacaksa oraya pazarlanacak, rekabet edilecekse orayla rekabet edilecek. Oraya en kısa yoldan, en kısa zamanda en ekonomik maliyetle ulaşmak önemli.
n n
n n Başkan konuşurken ben geçmişe, 2004 Şubatına, Martına gidiyorum. Yerel seçimler öncesi. AK Parti hatipleri her yerde “on beş bin kişiye istihdam sağlayacak” tersaneyi anlatıyor. Olmaz diyenleri dinleyen kim? Bazı gayretkeşler işe gireceklerin kimlik fotokopilerini topluyor, isim listeleri hazırlanıyor, çaresizlikler ve umutlar oya tahvil ediliyor. Söylentisi ayyuka çıkmış vaziyette. Büyükşehir Belediye Başkanı ve adayı Yusuf Ziya Yılmaz’ın seçim afişi hala hafızamda kayıtlı: Ufka doğru hareket halinde bir gemi ve “17 bin kişiye istihdam” sloganı.
n n
n n Yine maziden bir anı: Tarih 1 Mayıs 2004, İkinci Kent Kurultayı’nın yapıldığı Büyük Samsun Oteli Balo Salonu nun lobisinde Milletvekili Sayın Mustafa Demir ve o zamanın il başkanı Sayın Fuat Köktaş’la ayaküstü sohbet ediyoruz. Yanımızda başkaları da var. İçeride kürsüde Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz konuşuyor. Lafından başka ortada hiçbir şeyi hatta tabelası bile bulunmayan tersaneyi anlatırken “ilk gemi altı ay sonra denizlerde olacak” diyor. Şaşırıyorum, önüme gelene “nasıl olacak bu iş” diye sorup duruyorum. Açık deniz tersaneciliği yapılacakmış! Rıhtıma da mendireğe de tersaneye de gerek yokmuş! Boş arazi yetermiş! Geminin iskeleti orada çatılacak, sonra Samsun Limanı’na çekilecek, iç donanımı da orada döşenecekmiş! İki işlem için de altı ay yetermiş! Ben hukukçu ya da gazeteci kafamla “olmaz” dedim ama birileri mühendis kafası ve özgeçmişiyle bu hayali bu kente pazarladı; bu kent de uzun süre bu hayalle oyalandı.
n n
n n Fuat Köktaş, o günlerde çiçeği burnunda bir il başkanıydı. Yaygın tabirle “çıraklık” dönemindeydi; şimdilerde ustalık sıfatını taşıyor isminin önünde. Ve tam sekiz yıl sonra acı bir gerçeğin sıkıntısını bizimle paylaşıyor. Devlet bin dönüm araziyi tahsis etmiş, yetinmemiş, milyonlarca dolar harcayarak rıhtım ve mendirekleri yapmış ama ne üretim var ne de üretime yönelik en ufak bir çalışma. Başkan Köktaş, şimdilerde bu milyonlarca dolarlık yatırımın ekonomiye nasıl kazandırılacağı sorusuna cevap aramakla meşgul. İşi zor; Allah yardımcısı olsun. Oya yönelik popülist yatırımların kaymağını birileri yiyor, faturasını da millet ödüyor.
n n
n n Fuat Köktaş’ın il başkanlığı hem partisinde hem de kentte bir rahatlama yarattı. Muhalefette kalmanın kendisine kazandırdıklarıyla bir belirsizlikten sonra partisinin başına geçmesi; hem partisi hem de kent için bir şans. Aynı şeyi CHP ve MHP için de söylemek durumundayım. Fuat Köktaş, Mehmet Atalay ve Şaban Kılıç hem kendi partilerinin felsefesini ve hukukunu adam gibi savunabilir hem de kentin ihtiyacı olan karşılıklı sevgi, saygı ve hemşehrilik ortamını oluşturabilirler. Üçünün de başaracağına inanıyorum. İnşallah yanılmam.
n