n

n
n Ne barış gezisidir onun adı ne de kardeşlik tezahürüdür. Düpedüz bir mühendislik uygulamasıdır. Her şey olmuş bitmiş, büyük ağabeyin de desteği ya da yönlendirmesiyle gerekli mutabakatlar sağlanmış, sıra kamuoyunun hazırlanmasına gelmiştir. Zaman zaman küsmeler, nazlanmalar, zaman zaman efelenmeler, meydan okumalar, şartlar dayatmalar hepsi bu sosyal mühendislik planlamasının hayata geçirilmesidir, bir taraftan kaba tabiriyle halkın gazının alınması; diğer taraftan kurbağanın ağır ateşte yavaş yavaş haşlanması ya da Türk halkının reflekslerinin öldürülmesi, en azından uyuşturulmasıdır.
n
n
n
n Perdenin gerisinde mutabakatlar sağlanmışken; perdenin önünde bir süreden beri Apo’yla görüşmeye, daha doğrusu Apo’nun talimatlarını alıp örgüte ve sempatizanlarına iletmeye kimin, hangi BDP’li milletvekili ya da DTK eşbaşkanının gideceği tartışılıyor. O gitse ne fark eder bu gitse ne yazar? İkisi de aynı örgütün, aynı partinin, aynı inancın insanı değil mi? Hepsinin de lideri Apo değil mi? Teröristbaşıyla müzakere yapıp mütareke şartları belirlerken, teröristle kucaklaşanı veto etmenin mantığı ve geçerli yanı var mı?
n
n
n
n Şimdi de BDP’lilerin Karadeniz’e kardeşlik ve barış gezisi gündeme geldi. Sanki Karadeniz’de Kürt kökenli insanlara karşı bir düşmanlık, bir husumet varmış gibi! Bu topraklar barış topraklarıdır, bu toprağın insanı bu vatanın tamamına kendi vatanı, bu milletin her ferdine kendi millettaşı, kardeşi gözüyle bakmıştır ve elan da öyle bakmaktadır. Kim hangi tertibi yaparsa yapsın; yarın da öyle bakacaktır. Bizim hesabımız kendi insanlarımızla, onların bir kısmının etnik mensubiyetleriyle değil etnik farklılığı öne sürerek bu devleti yıkmaya, bu vatanı bölmeye, bu milleti kardeş kavgasına sürüklemeye çalışan hainlerledir. İhanet de dünyanın her yerinde suçtur.
n
n
n
n Karadeniz’de böyle bir geziye gerek yoktu. Ama madem ki niyetlendiler, madem ki gelecekler, buyursunlar gelsinler. Kızmak, karşı çıkmak da, gelecek olanlara “barış havarisi muamelesi” yapmak da hata olur. Doğrusu görmemektir. Görmezden gelmek demiyorum, “görmemek” kelimesini bilerek ve bilhassa kullanıyorum. Gitmemek ve görmemek, gitmemek, kulak vermemek ve duymamak! Gidip de sinirlenmek ya da birilerinin oyununa gelerek, tahriklere kapılarak protestoya kalkışmak yerine müsamerelerini seyircisiz oynamaya mahkum etmek! Yapılacak iş bu kadar basit.
n
n
n
n Özellikle gençlere seslenmek istiyorum, her şey olabilir; ince hesaplar yapılabilir; provokasyonlar sahnelenebilir. Size düşen bu süreçte sağduyulu ve soğukkanlı davranmak, her türlü fevri hareketten kaçınmak, asla bir taşkınlığa yer vermemektir. Aynı zamanda vakarı da elden bırakmamaktır. Ne “Niye geldiniz?” diye sormak ne de “O hoşgeldiniz sefalar getirdiniz” diye alkış tutmak! Sadece uzak durmak, sadece görmemek, duymamak, ilgilenmemek!
n
n
n
n Bazı anlar vardır ki, tepkisizlik anlayana en büyük tepkidir.
n
n
n