Olmazsa olmazlarım var; her şeye katlanabilirim, her şeyi sineye
çekebilirim ama Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilk üç maddesinden
taviz veremem. Bin beş yüzyıl önceki ifadeyle “üstte mavi gök çökse
altta yağız yer delinse” ben yine o üç maddeden vaz geçmem. O
maddelerin tanımladığı “cumhuriyetten, demokrasiden, milliyetçilikten,
laik ve sosyal hukuk devletinden” geri adım atmam.
Aç kalırım, açık kalırım, ölürüm ama “devletimin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünden, beyaz ay yıldızlı al bayrak altında istiklal
marşımdan” onu hançerimin bütün kuvvetiyle dosta düşmana karşı
haykırmaktan geri durmam. “Türkçeden başka resmi dil, Ankara’dan başka
başkent” tanımam.
Elime silah alıp dağa mı çıkacağım? Ya da Yavuz Bülent Bakiler olup
“Ben Antepliyim ağam mavzer omuzlarıma yük/ Ben yumruklarımla
dövüşeceğim/ Yumruklarım memleket kadar büyük” diye haykırıp
yumruklarımı sıkıp sokağa mı fırlayacağım. Yok, hayır; hiç birini
yapmayacağım. Sadece oyumu kullanacağım öldürücü mavzer kurşunu
niyetine. Sadece oyumla indireceğim öldürücü darbeyi balyoz misali
yumruk yerine.
Ekonomi elbet önemli ama sıkıntıları sineye çekilmez değil. Nice
zorluklardan ve nice yoksulluklardan geçerek geldik bu günlere.
Şikâyeti ertelemeyi, şükrü ve sabrı bereketlendirmeyi biliriz biz. Ne
pembe hayallere kanacak ve kapılacak kadar deneyimsiz ne de karanlık
gelecek söylemlerinden ürkecek kadar yüreksiziz.
Kaç Haçlı seferini göğsümüzde söndürdük biz, kaç ihaneti tam da zafere
ulaştıklarını sandıkları anda kendi kanlarında boğduk ve öldü
sanıldığımız an kendi küllerimizden nasıl yeniden dirildik, bilen
bilir, bilmeyene anlatmanın da hem gereği hem de edep ve adap
üslubuyla imkanı yok. Adap ve edep dilinden anlamazların anlayacağı
dili geçmişte çok konuştuk, inşallah gerek kalmaz, ama ihtiyaç hasıl
olursa gelecekte de aynı şekilde konuşuruz; bundan kimsenin zerre
şüphesi olmasın.
“Oy” derken ihanetlerden kaynaklanan bir “oy anam” feryadını değil,
elimdeki tek silah olan oyu kastetmiştim. Ne yol ne yoksulluk, ne şu
kişi ne de bu kişi, hayır, hiçbiri değil seçimde benim tercihimi
belirleyecek olan. Belirleyecek olan partilerin ve liderlerin Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın ilk üç maddesi karşısındaki tavrıdır.
Kim cumhuriyetten, kim vatanın ülkesi ve milleti ile bölünmez
bütünlüğünden, kim sosyal hukuk devletinden yanaysa ve kim resmi
dilden taviz vermeyecekse, kim Türkçenin yanına ikinci bir resmi dil
getirmeyecekse benim oyum ondan yana olacaktır.
Şu parti veya bu parti, şu lider veya bu lider devri değildir bu
devir, o devri çoktan geçtik. Artık tartışma konusu milletin adı,
Amasya Tamimi ile başlayıp Erzurum ve Sivas kongreleri ile tekrar
tekrar ilan edilen ve Büyük Taarruz la dünyaya kabul ettirilen “Türk
vatanının tecezzi(bölünme) kabul etmez” bütünlüğüdür.
Benden oy isteyeceklere bu üç madde hakkında ne düşündüğünü soracağım.
Ve benden akıl(!) soranlara da bu üç maddeyi anlatacağım ve “siz de
sorun ve sorgulayın hem onların hem de kendinizin bu maddeler
karşısındaki tavrını ve oyunuzu ona göre kullanın” diyeceğim.