Osman Çetinkaya, Mustafa Acar ve İshak Taşçı AKPnin il başkan adayları, Hasan Aslan ise MHPnin.
Osman Çetinkaya meydanlara Başbakan ın adayıyım diye çıkıyor. İshak Taşçı Genel merkezdeki yönetici ağabeylerinin kendilerine çalışın dediklerini öne sürüyor. Mustafa Acar ise Bizim muhatabımız Başbakan dır diyor, diğer sözlere kulak asmıyor işimize bakıyoruz diye ekliyor.
Bu üç aday da AKPli. Benzer şekilde konuşmalarını AKPnin demokrasi anlayışına bağlayabilirsiniz ama değil, bu tavır tüm partilerimize egemen. MHPli Hasan Aslan da basın toplantısında Genel Başkanımıza ve genel merkezdeki yetkili kişilere sorarak aday oldum diyor.
Partiler farklı ama söylemler benzer, neredeyse aynı; siyasetin yukarıdan aşağıya doğru şekillendirilmesinin ürünü. Her şeye ve herkese hakim bir genel başkan ve onun mutlak iradesinin etrafında şekillenen bir dar kadronun genel seçimlerden sıradan bir il ve hatta ilçe seçimlerine kadar tüm seçimleri kontrol altına alması ve seçilecekleri tartışmasız bir iradeyle belirlemesi. Ve bunun adı demokrasi, öyle mi? Eğer demokrasi buysa sevsinler sizin demokrasinizi!
Hayır; bunun adı demokrasi değildir, bunun adı resmen olmasa bile fiilen otokrasidir. Kimse genel merkezle istişareyi eleştirdiğimi düşünmesin. İstişare elbet olacak ama herkes kendi işine bakacak, herkes durması gereken yeri bilecek ve kimse haddi aşmayacak ve kendi haddinin aşılmasına da izin vermeyecek. Haddi aşmamak sadece alt ve bağlı birimler için değil üst ve amir birimler için de söz konusudur, en azından öyle olmalıdır.
Eğer bir partinin herhangi bir il başkanını ve yönetimini genel başkan ya da genel merkezdeki ağabeyler belirleyecekse o zaman o teşkilatlara, üye kayıtlarına ve önemli bir kısmı kurşun asker diye tanımlansa da, çakma diye horlansa da onca delegeye ve onlara oy kullandırmaya ne gerek var? Ankaradan atarsınız size en yakın ismi, olur biter. Hem masraf olmaz, hem de insanlar boş yere yorulmazlar. Üstelik de sahte partili ve çakma delege gibi bir demokrasi ayıbı da işlenmez.
Hayır; bunun adı demokrasi olsa bile kendisinin demokratlıkla ve demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu, gerçekten hak ederek ya da şu veya bu şekilde Ankaradaki suyun başına oturan liderlerin ve onların yakınında yer bulabilenlerin kendi geleceklerini sağlama almak için yukarıdan aşağıya yaptıkları bir organizasyonun demokrasi ambalajı içinde halka sunulmasıdır.
Bu bir büyük aldatmaca ve aldanmadır. Bu bir genel merkez despotizmidir. İl ve ilçe teşkilatları yeri geldiğinde genel merkeze itiraz edebilecek hatta kafa tutup karşı çıkabilecek inanmış partililere teslim edilmediği sürece bu despotizme dur demek ve dolayısıyla gerçek demokrasiye ulaşmak da mümkün olmaz. Kendi partisinin tabanına güvenmeyen, onun kararlarına saygı duymayan bir siyaset anlayışının halkın taleplerine ve kararlarına saygılı olmasını nasıl bekleriniz?
Bu yazının, adları geçen adayların kişiliğiyle ilgisi yoktur. Onlar sadece birer semboldür. Onlar değil başkaları da olsa aynısı olacaktı. Aslında onlar bu sistemin müsebbipleri değil mağdurları. Girdikleri mücadelede genel merkez baskısı en çok onların omuzlarına yük. Genel merkezin adamı olmakla genel merkez tarafından istenmeyen adam ilan edilmenin farkı yoktur bir siyasetçi için. İkisi de yüktür, yorar adamı. Allah yardımcıları olsun…
Trend Haberler
Galatasaray-Beşiktaş maçını izle Şifresiz taraftarium24 selçuksports canlı maç izle!
LPG’ye Zam Geliyor! Zamlı LPG Fiyatları Burada!
Beşiktaş - Kasımpaşa maçını izle Şifresiz taraftarium24 selçuksports canlı maç izle!
Tamirat Tadilat'ın Efsane İkilisi İstanbul’da Tofaş Şahin'i İnceledi
Samsun'da FETÖ'den İhraç Edilen Polis Memuru Oğuz Doğan Hayatına Son Verdi
SSK ve Bağkur Emeklileri İçin Zam Alarmı!