HATIRLAYANLAR UNUTMAYANLARDIR
ANNEMİN MAVİ GÖZLÜ BİR PAŞASI VARDI.
ONU HİÇ UNUTMUYORUZ…

Samsun Endüstri Meslek Lisesi'nden 1979-1980 döneminde mezun olduktan sonra girdiği Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihkam Astsubay Sınıf Okulu sınavını kazandı. İlk askeri üniformasını 17 yaşında giydi. İlk defa geldiği İzmir'de anneden, babadan, evden memleketten ayrı yeni arkadaşlarıyla birlikte ilk geceyi Narlıdere'deki İstihkam Astsubay Sınıf Okulu'nun yatakhanesinde biraz uykusuz, biraz yorgun, biraz düşünceli geçirdi. Alışkın değildi, önce kendi yatağını aradı ama seçme şansı yoktu. Diğerleri gibi ister istemez alıştı. Çok gönüllü de değildi şartlar onu bir rüzgar gibi asker ocağına, askeri öğrenci olarak savurmuştu. Başka şansı var mıydı? Başka şansı da yoktu. Onun için askerlik mesleği kısa yoldan kimseye muhtaç olmadan yaşanabilecek güzel bir hayat demekti. Bu sayede hiç kimseye muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde durabilecekti.
Yaklaşık bir yıl sonra maaş almaya başlayacaktı. Bunları düşündükçe çaresizliğini anladı.18 yaşına bile girmeden dönüşü olmayan nerede son bulacağı bilinmeyen bir gurbet yolcusu olduğunu düşündü. Elbette asker ocağı kutsal bir ocak, astsubay olmak herkese nasip olmayan bir meslekti. Astsubay Sınıf Okulu'nun sınavını yedek listeden kazanmış, Ankara'da Askeri Hastane'de günlerce sağlık kurulu muayenesinden geçtikten sonra da İzmir Narlıdere'deki İstihkam Astsubay Sınıf Okulu'na kabul edilmişti. İlk kez giydiği askeri botları ayaklarını vurmuş ve şişirmişti. Askeri botlara alışması çok zor olmadı.

Okulun ilk günlerinde sıkı bir askeri eğitime tabii tutulmuşlardı. Eğitime ve disipline dayanamayan birkaç arkadaşı okuldan ayrılmıştı. Onun okuldan ayrılmak gibi artı bir seçeneği yoktu. İzmir Narlıdere'deki Astsubay Sınıf Okulu'ndaki eğitimini mutlaka başarıyla tamamlamak zorundaydı. Aksi takdirde hem tazminat ödeyecek hem de kısa yoldan hayata atılamayacaktı. Üstelik ailesinin tazminat ödeyebilecek gücü de yoktu. Babası mahalle terzisiydi. Kendi ailesinin ekonomik şartlarını bildiği için bir kez dahi askeri okuldan ayrılmaya kalkışmadı. Kısa bir zaman sonra, yeni çevresine ve askeri okula alıştı. Her hafta Samsun'daki ailesine zarfının üzerinde 'Askeri Öğrenci Mektubu Görülmüştür' damgası bulunan bir mektubu düzenli olarak gönderiyor, Samsun'daki ailesinden de aynı şekilde düzenli olarak üzerinde 'görülmüştür' damgası basılı zarfı açılmış bir mektup alıyordu.
Şimdiki gibi cep telefonu ve internet yoktu. İletişim telefonla sağlanıyordu ama Samsun'daki evlerinde de kendilerine ait bir telefon yoktu. Bu yüzden onbeş günde bir ankesörlü telefondan jetonla Samsun'daki baba evinin karşısındaki komşularının telefonunu arayarak, anne ya da babası ile görüşüyordu. Aile fertleri 15 günde bir olsa da anne veya babasının sesini duymaktan mutlu oluyordu.

Askeri okulda iken ilk iznine okula başladıktan çok kısa bir süre sonra bir Kurban Bayramı'nda çıktı. O yıllarda bayramlar gerçekten bayram tadında kutlanıyordu. İlk izninde Samsun'a bayramda gelirken üzerinde sivil elbisesi yoktu. Çünkü sivil kıyafetlerini askeri okula kayıt kabulde askeri görevliler koli yapıp postayla öğrencilerin baba evlerine göndermişlerdi. Bu yüzden de daha okulun başı olması nedeniyle harici elbiseleri de henüz verilmediğinden normal eğitim elbisesi ile Samsun'a otobüsle yolculuk yapmıştı.

Uzun bir yolculuktan sonra Samsun'a baba evine askeri kıyafet içerisinde gelmişti. Tek katlı evlerinin kapısını annesi açtığında karşısında asker kıyafeti içersinde mavi gözlü bir paşa görmüştü. O anne mavi gözlü paşasına uzun uzun baktıktan sonra sımsıkı sarılmıştı. Toplam dört kişiden oluşan bütün aile, yine eskiden olduğu gibi Samsun'da tek katlı mütevazı evlerinde biraraya gelmişti. Yaklaşık birbuçuk aylık ayrılıktan sonra Kurban Bayramı nedeniyle babaevine gelmek gerçekten güzeldi, herkese büyük bir moral oldu.

O yıllarda akrabalık ve komşuluk ilişkileri çok daha sıcaktı annesinin mavi gözlü paşasını bayram izninde memlekette gören herkes, çok mutlu olmuştu. Kurban Bayramı tatili dört gündü kimse bir şey anlamadı zaman bir anda geçip gitti. Ne çabuk bitmişti izin. Annesinin mavi gözlü paşası şimdilerde yerinde büyük bir AVM yükselen eski Samsun Otogarı'ndan daha kaç kez yolcu edilecek, daha kaç kez peşinden hüzünle el sallanacaktı. Zaman yaşandıkça yaşayanlara her şeyi gösterecekti. Bazen hüzünlenilecek, bazen sevinilecek bazen de isyan bayrağı çekilecekti. Zamanın kime ne yaşatacağını kimse bilemezdi. Sevinçler de hüzünler de hep yaşanacaktı. Yeter ki canlar sağ olsundu.

Zamanı durdurmak mümkün değildi. Kimse evladının saçının teline dokunmaya kıyamazken onlar Narlıdere'deki İstihkam Astsubay Sınıf Okulu'nda yoğun bir askeri eğitim alıyordu. İzmir'de bütün mevsimleri yaşamış yaz mevsiminin sonuna kadar gelmişlerdi. 30 Ağustos 1981 tarihi onlar için 'Diploma Günü' idi. İstihkam Astsubay Temel Kursu'nu bitirip Astsubay Çavuş rütbesini takarak mezun olacaklardı. Diploma töreni için yakını gelen de vardı gelemeyen de ama hepsi için önemli bir gündü, hem kuralarını çekip hem de diplomalarını alıp memleketlerine gideceklerdi. Yüzler gülüyordu ama herkeste bir ayrılık hüznü vardı.

İlhan Astsubay'ın bir ağabeyi vardı aralarında sadece iki yaş vardı.Diploma günü ağabeyi tören için geldi. O mutluluk karelerini birlikte paylaştılar. Diploma töreninde yakını gelenler daha neşeli ve sevinçliydi. Narlıdere'de kaldıkları süre içerisinde arkadaştan öte hatta kardeş gibi idiler. Diplomalarını aldıklarında ilk tayin oldukları askeri birliklerde kendilerinden yaşça büyük askerlere komutanlık yapacak, komutanlarının verdiği görevleri yapabilecek olgunluğa ve bilgi birikimine sahiptiler. Gerçekten çok ciddi bir eğitimden geçmişlerdi.

Astsubay Sınıf Okulu'ndan İlhan Astsubay Çvş. İstihkam Elektrik Jeneratör Teknisyeni olarak mezun oldu. Doğrusu elektronik ve elektrik konusunda ilgisi ve yeteneği büyüktü.İlhan Astsubayın tayin yeri Adapazarı idi. Adapazarı'ndaki Sakarya Kışlası'na tayin olmuştu. Ama oraya gitmeden kendi mesleği ile ilgili Afyon'da 'Askeri Fabrika'da yeniden kurs alması, staj yapması gerekiyordu.Tam dokuz ay kaldı Afyon'da .Bu süre içerisinde fırsat buldukça Samsun'a kısa süreli de olsa gelmeye devam etti.

(Devam edecek)