Tamam; dini vecibedir; senenin dört günü şeytanı taşlayalım ama bir
buçuk milyonu aşkın ümmet-i Muhammet’in tamamı, senenin geride kalan üç
yüz altmış iki gününde de cehaleti, vurdumduymazlığı, sistemsizliği
taşlayalım. Hem de hiç vakit geçirmeden ve hiç müsamaha göstermeden.
Ya biz yitik malımız ilmi bir an önce bulacağız ya da içine
düştüğümüz/düşürüldüğümüz bu cehalet bizi boğmaya, ezmeye, canımızı
almaya devam edecek.
Bu ne haldir ki bir zamanlar matematikte, tıpta, hendesede, kimyada,
fizikte, astronomide, felsefe ve sosyolojide çağa ışık tutmuş, yön
vermiş, Batının ortaçağ karanlığından çıkmasının yollarının taşlarını
döşemiş İslam alemi; asırlardır geri kalmışlığın, cehaletin ve onun
getirdiği ölümlerin sarmalında çırpınıp durmaktadır. Hatta
çırpınmamaktadır. Çırpınmamaktadır, çünkü bir kısmı içine düştüğü
sarmalın farkında değildir. Çırpınmamaktadır, çünkü farkına olan az
bir kısmının da çırpınacak takati yoktur.
Kimse bu yazıdan “İslam alemini hor gördüğüm/horladığım” gibi
olmayan/olmayacak başka manalar çıkarmaya kalkmasın. Bu satırlar bir
horlama değil bir isyandır. Mensubu olduğum medeniyetin ve ümmetin
içine düştüğü/düşürüldüğü hale isyandır. Hac gibi bir kutsal farizayı
düzene koyamayan, 20 yılda üç binin üzerinde Müslümanın ölümüne sebep
olan düzensizliği “Haccın fıtratı” ya da “Hacı adaylarının çokluğu”
ile geçiştirmeye kalkmak, kendi medeniyetimize ve camiamıza
haksızlıktır. Yeni felaketlere ve ölümlere davetiyedir.
Niye hep biz ölürüz de onlar hiç ölmez? Onlar, hani şu Hristiyanlar,
hani şu Museviler ve hani şu Uzakdoğu dinlerine mensup insanlar bu tür
facialar yaşamaz? Niye onların sekiz hatta dokuz büyüklüğünde
depremlerde burunları kanamaz da biz beşi biraz aşan büyüklükteki her
depremde binlerce kurban veririz? Niye onların yüz katlı binalarından
bir cam kırılmaz da bizim kâşanelerimiz yerle yeksan olur? Sağlam bina
yapmayı beceremeyen bir bilgisizlik mi bunun sebebi yoksa sağlam bina
yapmayan bir ahlaksızlık mı? Ya da her ikisi birden mi? Hangisi?
Petrol ve zemzemin sağladığı refahı halkının ve ümmetinin bilimde ve
teknikte ilerlemesi, İslam medeniyetinin çağlar üstü bir sıçrayışla
tüm diğer medeniyetlerin önüne geçmesi için akılla kullanmak yerine
lüksün, ihtişamın ve israfın bataklığında çarçur edenler, yıllardır
bir hac organizasyonunu adam gibi yapamayanlardır.
Zor mudur, bırakın yüzlerce insanın ölmesini, bir insanın bile burnunu
kanatmadan bir hac organizasyonu yapmak? Hiç de zor olmasa gerek, elin
adamı uzayda, milyarlarca kilometre uzaklıklarda yerden kontrolle ve
milim sapmalarla uyduları istediği yere indiriyor, istediği zaman
harekete geçiriyor, istediği zaman yeryüzüne geri getiriyor. Biz
insanımızı düz yolda yürütemiyor, ezdiriyor, öldürüyoruz.
Belli ki Suudlu kafası böyle bir organizasyonu almıyor, Suudlu
kadrolar, bu organizasyonu yapmayı beceremiyor. O zaman Haccı -haşa-
iptal kimsenin haddi olmadığına göre geriye bir tek çözüm kalıyor: O
da kutsal toprakların yönetimi ve haccın organizasyonunun Suudlulardan
alınarak başını Türklerin çekeceği bir Müslüman konsorsiyumuna
devredilmesidir. Hiç olmazsa organizasyon oturuncaya kadar bu böyle
olmalıdır ve zaten bundan başka da çıkar yol gözükmemektedir.
NOT: Tüm okurlarımın, Türk dünyası ve İslam aleminin mübarek
bayramını kutluyorum.