n
n n Yazı serisinin dünkü bölümünde; Başbakan Erdoğan’ın “gizli bir belgeyi açıklar” gibi içinden bazı bölümler aktardığı “Dersim Raporu” adlı hiç de gizli olmayan bir kitaptan bahsetmiştim. Rapor hazırlandığı yıllarda devletin en üst kademesine “zata mahsus” kaşesiyle gönderilmiş ama Başbakan Sayın Erdoğan partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında alıntılar yapmadan çok önce kitapçı vitrinlerine çıkmıştı bile.
n n
n n Başbakan o rapordan (yoksa kitaptan mı deseydim, her neyse işte oradan) gizli bir belgeyi açıklar gibi Mülkiye Müfettişi Hamdi Beyin 1926 tarihli raporundan iki bölüm alarak CHP’nin daha doğrusu Cumhuriyetin Dersim’e olumsuz bakışını(!) ortaya koyuyor. Başbakan’ın alıntıladığı birinci bölüm şu: Dersim, Hükümeti Cumhuriye için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kati bir ameliye yapmak ve ihtimalatı elimeyi(acı verici olasılıkları) önlemek, selameti memleket(memleketin selameti) namına farz-ı ayndır(Her Müslümanın yapmakla görevli olduğu emir).” Sayın Başbakan’ın alıntıladığı ikinci bölümde ise “Dersim, Türkiye için cehalet, maişet(geçim) darlığı, dahili ve harici tesvilat(aldatmalar) ve Kürtlük temayülatı(eğilimleri) ile bulaşmış, tehlikeli bir çıbandır. Bu çıbanın kat i bir ameliyeye tabi tutulması lazımdır. Bunun için evvela silah toplamak, badehu, ardından ıslahat yapmak icap eder” denilmektedir.
n n
n n Niyet ne olursa burada “çıban” ve “kati bir ameliye(operasyon)” ibareleriyle Cumhuriyetin Dersim’e baştan itibaren olumsuz yaklaşımı vurgulanmak ve dolayısıyla CHP üzerinden rejimin ve devletin vurulması var. Halbuki o kitapta hem Osmanlı döneminden kalan hem de Cumhuriyet rejiminde yazılan birçok rapor var. Onlardan söz eden yok. Osmanlı’nın Dersim’e ve Seyit Rıza’ya nasıl baktığı, Osmanlı’nın Dersim üzerine kaç sefer düzenlediği ayrıntılarıyla var. Dersim’i anlamak için Osmanlı’dan yola çıkmak gerekir. Osmanlı’yı ve bilhassa Dersim’in coğrafyasını, o coğrafyadaki feodal yapıyı, o feodal yapının devlete kafa tutmasını, vergi vermemesini, ahaliyi askere göndermemesini ve asırlardır alışkanlık haline getirdikleri şekaveti(eşkıyalığı) ve çevre halkının yakınmalarını ıskalayarak Dersim’i ne anlamak mümkündür ne de tarafsızca ve dürüstçe anlatmak kabildir.
n n
n n Dersim’in nasıl vergi verdiğini ve askerlik karşısındaki tavrını devletin resmi rakamlarıyla anlatacağız ama öncelikle Osmanlı devrinde tutulan raporlara ve girişilen tedip(edeplendirme/haddini bildirme) ve tenkil(nakletme/göçürtme) hareketlerine bakmak lazım. O kitapta onlar da var. Hamdi Beyin raporundan cımbızla seçilmiş iki bölümü Başbakan’ın önüne koyan danışmanlar keşke benim aktaracağım bölümleri de Sayın Başbakan’ın bilgisine sunsalardı. Keşke 1896’da Anadolu Müfettişi Umumisi Müşir Şakir Paşa ile 4. Ordu Komutanı Zeki Paşa arasındaki muhaberatı ve bunun sonunda tutulan raporları, alınan kararları da Sayın Başbakan ın ilgisine sunsalardı. Sunsalardı da Sayın Başbakan “Dersim kıtası ahalisi, menatı mevkiyeleri(bölgeleri) hasebiyle alelekser(çoğunlukla) yaptıkları yanlarına kar kaldığından, bundan cüret alarak, evamiri hükümete(hükümetin emirlerine/kanunlara) inkıyat etmiyor(boyun eğmiyorlar/uymuyorlar), vergi ve asker vermiyor” bilgisinden haberdar olsaydı. Keşke bu raporu da bilgisine sunsalardı da Sayın Başbakan Dersimlilerin “Etraftaki muti(itaatkar) ahaliyi katil ve talan ettikten(öldürüp ve soyduktan) başka bir de bunlara vergi kestiklerini” de görseydi. Ve hele bir de “Bilhassa rüesa(reisler) ve şeyhlerinin emrü neyhlerine(emir ve yasaklarına) munkat ve muta olan(uyan/boyun eğen) bu halkın, bunlar tarafından harice tecavüze tahrik ve sevk edilmeleri ve yolların ademi müsaadesinden(izin vermemesinden) takibat için asker sevk edilmeyerek suçluların cezasız kalmaları ve bu yoldaki uygunsuzlukların artmasından” haberdar olsaydı acaba Dersim olayına nasıl bakardı? Osmanlının bakışıyla Cumhuriyetin bakışının aynı olduğunu görseydi sıkı bir Osmanlı hayranı olarak Cumhuriyeti yine de o şekilde suçlar, Seyit Rıza ve yandaşlarını “mazlum” olarak görür ve gösterir miydi?
n n
n n O raporda sadece tespitler yoktur bir de “Dersimlilerin cidden ıslahı için ittihaz ve icrası(alınması gereken) labut(zorunlu) olan tedabir(tedbirler)” de vardır. “Muhalefet halinde şiddetle hareket olunması” ve “Bu icraata karşı muhalefette bulunacakların Trablus ve Yemen taraflarına sevk edileceklerinin halka duyurulması” var. Cumhuriyet asi elebaşlarını Anadolu’nun batısına, en güzel ve en mümbit yerlerine nakletmişti, Osmanlı gidip de gelinmeyen Yemen’e, Fizan’a sürüyor! Yine “Dersim Sancağı’nın lağvı”, Dersim, Ovacık, Hozat ve Kızılkilise’de sıkıyönetim ilanı ile nizamiye mahkemelerin lağvedilerek sıkıyönetim mahkemelerinin kurulması” ve “Kaymakamlık, müdürlük vazifelerinin o mevki kumandanlığında bulunan ümera ve zabitanı askeriyeye(subaylara) tevdii(verilmesi)” bu tedbirlerden bazılarıdır.
n n
n n Bu rapor Osmanlı döneminde hazırlanan tek rapor değildir, başkaları da vardır. Osmanlı sadece rapor yazmakla yetinmez gereğini yapmak için de zaman zaman Dersim üzerine yürür. Onlardan da bahsedeceğiz. Bahsedeceğiz ki Dersim bütün çıplaklığıyla görülsün ve birilerinin elinde Türk milletini yaralamak ve Türk devletini karalamak için bir araç olmaktan çıksın.
n n
n n Bu kararlar alınır ama uygulanamaz. Zira Osmanlı’nın Dersim’e girecek gücü yoktur.
n n
n