Mehmet Akif Ersoy 'şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda' der, Mithat Cemal Kuntay da 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır' diye bir başka gerçeğe parmak basar. Doğrudur; bu topraklar 'bir gül bahçesine girercesine' onun koynuna girenler sayesinde ebedi vatan olmuştur ve bu bayrak o şehitlerin al kanıyla boyandığı için bayraklar içinde en güzel bayraktır.
Bu topraklar sadece 'şüheda' fışkırmaz, bir hamiyetli makam sahibi el verirse, bilen bir göz bu topraklara Türk gözüyle bakarsa, derinliklerinden Türk'ün damgası fışkırır. Çünkü bu vatan kadim Türk vatanıdır. Ben bu hafta sonunu bu kentte, bu kentin bir ilçesinde bu vatana vurulmuş bir mühür mesabesindeki bir tarihi eserin ortaya çıkarılışı ve kamuoyuna sunuluşunun sevinciyle geçirdim.
Bahsettiğim ilçe doğusundaki Terme, güneyindeki Ayvacık ve Salıpazarı ile hem coğrafi, hem kültürel hem de giderek daha fazla hissedilen ekonomik bir bütünleşme içindeki Çarşamba'dır. Çarşamba Belediyesi'nin ev sahipliğinde ve Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu'nun koordinasyonunda hem bilimsel seviyesi oldukça yüksek bir sempozyum izledik hem de Tacettinoğulları Beyliği'nin başkentliğini yapan Ordu köyündeki tarihi kalenin erbabının elinde her geçen gün biraz daha gün yüzüne çıkışını büyük bir mutlulukla gözlemledik. Bu topraklardaki tarihimiz bütün yalanlardan, yanlışlardan, efsanelerden arındırılmış olarak ortaya çıkarılıyor. Bu açıdan Çarşamba, Salıpazarı, Ambartepe, Ladik, Bafra, Vezirköprü ilçelerimiz mutlaka erbabı tarafın ele alınmalı, dağıyla taşıyla bir baştan bir başa taranmalıdır. Çarşamba Belediyesi'nin milli tarih için gösterdiği şuuru diğer belediyelerin de aynıyla göstermeleri milli bir sorumluluktur. Ben o insanların da bu sorumluluklarında asla kaçınmayacaklarına inanıyorum. En azından inanmak istiyorum. İnşallah yanılmam.
Sempozyuma Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mehmet Öz, 29 Mayıs Üniversitesi'nden Prof. Dr. Feridun Emecen, OMÜ'den Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, Prof. Dr. Nedim İpek, Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Doç. Dr. M. Sami Bayraktar, Kültür Bakanlığı'ndan Kadir Tekin Ertekin ve Müze Müdürlüğü'nden Emin Yılmaz tebliğleriyle katıldılar. Hepsi de çok önemli konulara temas ettiler. Ben hepsine de teşekkürlerimi sunuyorum.
Emine Yılmaz'ı en sona bırakışım sebepsiz değil. Ordu Köyü kalesi, Hasan Bey'in türbesi ve dönemi en iyi yansıtan çivisiz camilerden birisi olan Ordu Köyü Camiinin ortaya çıkarılmasında, restorasyonunda büyük emeği var. Ayrıca Salıpazarı ve Ambartepe'deki Runik yazılı kaya resimlerini bulan da o. Sohbetimizde tarih alanındaki asıl sorunumuza iki cümlecikle verdiği yanıt muhteşemdi: 'Türk olamamak! Kendi tarihimize Batılı gözüyle bakmak…' Sadece tarihimizin sorunu mu bu, hemen tüm dertlerimizin kökünde o sorunlara Türk gözüyle bakamamak ve çözüm üretememek yatmaz mı?
Saha Türk kaynıyor ama ne hikmetse bu coğrafya Türk coğrafyası olarak değil de sahada bugüne kadar en ufak bir izi, bir kırıntısı bile bulunamamış ve asla da bulunmayacak olan Amazonlar diyarı olarak sunuluyor. Hayır, bu topraklar hiçbir zaman Helen diyarının efsaneler aleminde üretilmiş ve Batı edebiyatının atölyelerinde yeniden kurgulanmış vahşet ve cinsi sapıklıklar sembolü Amazonların diyarı olmamıştır. Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu 'Bilen hiç kimse Amazon kadınlarını rol model olarak sunmaz, sunamaz' derken ne kadar da haklı.
Keyifli ama bir kadar da faydalı bilgilerle dolu bir hafta sonunu yaşamama vesile olan herkese teşekkürler. Bir teşekkür de o tarih sahasını Samsun halkına açan, kültür ve turizmin emrine veren mülk sahiplerine… Çarşamba kültür turizmine açılıyor. Tüm Çarşambalılara hayırlı olsun.