Dün de yazdım, daha önceleri de hemen her sene birkaç kere yazdım, televizyon programlarında konu ettim, fındık bu ülke ama özellikle de bu bölge yani Karadeniz için Allah'ın bir lütfudur. Ne yazık ki bizler bu lütfun kıymetini yeterince anlamış değiliz.
Eğer biraz daha bu vurdumduymazlıkla gidersek Giresun Ziraat Odası Başkanı Nurittin Karan'ın ifade ettiği gibi 'çok yakında yabancıların elinde oyuncak' olacağız. Son zamanlarda fındık konusunda duyduğum en doğru sözlerden birisi bu. Gerçi Sayın Karan, bana göre daha kibar, 'biz oyuncak olacağız' demiyor 'Türk fındığı oyuncak olacak' diyor. Oyuncak olduktan sonra ne fark eder ki, ha biz ha bizim fındığımız.
Şu anda dünyada müthiş bir fındık tekeli oluşuyor. Bir İtalyan firması dünyanın değişik ülkelerinde tesis kuruyor, fındıklı ürünler üretiyor, satıyor, kısacası pazara egemen oluyor. Sadece 'tüketicinin organize olduğu' ya da çok kolay organize olabileceği tüketici pazarlarına değil üretici pazarına da yani bizim iç piyasamıza da hakim oluyor. Şu anda piyasalarda dağınık ve ekonomik anlamda son derece güçsüz fındık üreticisinin bu organize gücün insafına terk edildiği gibi hazin bir manzara var.
Giresun Ziraat Odası Başkanı Sayın Nurittin Karan kelimesi kelimesine şunları söylüyor: 'Fındıkta tekel aldı başını gidiyor. Fındıkta serbest piyasa diye bir şey kalmadı. Alıcı da, satıcı da artık tekelci firma oldu. Tekelci firma piyasayı istediği gibi kontrol ederek, dizayn ediyor. Siyasetçisinden, sivil toplum kuruluşlarına, üreticisinden sektörün tüm paydaşlarına artık herkes tarafından var olduğu açık olarak ifade edilen tekelle mücadele şart ve elzemdir. Eğer biz bugünden tekelin önünü kesemez, dur diyemezsek çok yakındır ki, Türk fındığı yabancıların elinde oyuncak olacaktır. Kaybeden Türk üreticisi ve Türkiye ekonomisi olacaktır. O nedenle iktidarı muhalefeti tüm bölge milletvekilleri bir araya gelerek fındığın geleceği ve bu tekele nasıl dur denilebileceğinin çalışmasını yapmalıdır. Ortak paydamız fındıksa, fındık için bir araya gelmeliyiz. Ziraat Odaları olarak, fındık ve fındık üreticisinin geleceği için biz her zaman taşın altına elimizi koymaya hazırız, yeter ki, siyasilerimiz bize öncülük etsin.'
Ben dünkü yazımda 'Bir zamanlar dünya fındık piyasasının tanzim edici gücü ve üreticinin direnç ve güven kaynağı Fiskobirlik'in bütün bilgi arşivi ve yetişmiş bürokrasisiyle fındık piyasasından tasfiyesi yanlış olmuştur' demiştim. Sayın Karan da aynı noktaya parmak basıyor, 'fındıkta bir kurumsal yapının gerekliliğini' vurguladıktan sonra da şunları söylüyor: 'Bu 2002 yılına kadar yanlışı ve doğrusuyla FİSKOBİRLİK tarafından sağlanıyordu. En azından fındık sektöründe herkes bir kurumsal yapı olduğunu biliyor ve ona göre davranıyordu. Şu anda öyle bir yapı yok. Aslında sektörde tekel oluşmasının bir sebebi de kurumsal bir yapının olmamasından kaynaklanmakta. Çayda nasıl ÇAYKUR gibi bir kurumsal yapı varsa, fındıkta da olmalıdır. Bu yeniden FİSKOBİRLİK olabilir ya da Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı kurulacak olan bir genel müdürlük olabilir. Öyle ya da böyle olmalıdır. TMO üzerinden fındıkta ne fiyat sorunu çözülür ne de diğer sorunlar.'
Bu sözlerin altına imza mı atıyorum. Az buçuk fındıktan anlayan ve bu ülkeden yana olan kim atmaz ki? Umarım bu feryatlar bir karşılık bulur ve hem Türk fındığı hem de Türk üreticisi gayrı milli tekellerin elinde oyuncak olmaz.