Kuruluşu, 4 Şubat 1863 tarihli fermanla onaylandı. Osmanlı İmparatorluğu’nun merkez bankası görevini üstlenmişti. Adı Bank-ı Osmanî-i Şahane idi ama Osmanlılıkla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Sermayesinin yarısı İngiliz yarısı da Fransızlara aitti. Osmanlı İmparatorluğu’nda faaliyet gösterecekti ama Londra ve Paris’teki iki merkezden yönetilecekti.
Bir zamanlar sadrazamın “Bu millet isterse gemilerinin direklerini altından, yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden yapar” diye övündüğü Osmanlı’nın o ihtişamlı günleri çok gerilerde kalmıştır. Osmanlı ordusu cephelerde yenilmekte Osmanlı maliyesi dış borca mahkum bulunmaktadır. Para basma yetkisi işte böyle bir ortamda adından başka Osmanlıyla bir ilgisi bulunmayan yabancı ortaklığa verilir. Bir süre sonra da önce 1875’te morotoryum ilan edilecek daha sonra da vergilerin toplanması ve borçların tasfiyesi 12 Muharrem Kararnamesi ile 1881’de Düyun-u Umumi’ye(genel alacaklar) idaresine bırakılacaktır.
Bankanın adı Osmanlı’dır hem de “Bank-ı Osmanî-i Şahane” gibi oldukça şatafatlıdır ama ne kendisi Osmanlıdır ne dili Türkçedir. Osmanlının merkez bankası Osmanlının maliye bakanlığı ile Fransızca yazışır, müşterilerinin kayıtlarını Fransızca tutar.
Banka Osmanlı’nın merkez bankası imtiyazına sahiptir ama bankada getir götür ve kapıcılık hizmetleri dışında hiç Osmanlı Türkü daha geniş bir ifadeyle Müslüman Osmanlı vatandaşı yoktur. Üst yöneticiler tamamen ecnebi, diğer kademeler ise Osmanlı vatandaşı Rum, Ermeni, Yahudi ve Hristiyan Araplarla doldurulmuştur.
Türkçe bu bankada ancak Cumhuriyet’ten sonra resmi dil olacak ve Türkler devletin baskısıyla memur olma ve yükselme şansı bulacaktır. Evet, maalesef Osmanlı’nın bankasına Müslüman Türk ancak Osmanlı yıkıldıktan sonra girebilecektir.
Ankara önce banka kadrolarının Türklere açılmasını sağlar ardından da dil konusunu çözümler. 10 Mart 1924’te T.C. Hükümeti ile Osmanlı Bankası arasında varılan mutabakata göre banka “Türk Müslüman memurlarının sayısının bu anlaşmanın imzalanmasından itibaren üç yıl içinde kademeli olarak Türkiye içindeki merkez ve şubelerindeki memur mevcudunun en az yüzde otuzuna ve beşinci yılın sonunda en az yarısına çıkaracaktır.” Bununla da yetinmez Ankara, bir de Müslüman Türk unsura verilecek ücret söz konusudur. Ücretler de bir kurala bağlanır: “Müslüman Türk memurlara verilecek maaşlar genel müdür ve yardımcılarının maaşları hariç olmak üzere üç yılın sonunda toplam maaşların en az yüzde on beşine ve beşinci yılın sonunda yüzde yirmi beşe ve yedinci yılın sonunda yüzde otuzuna ulaşacaktır.”
Sıra dile gelmişti, Banka “Türkçe yazışma” talebini önce ciddiye almaz, umursamaz görünür ama Ankara Hükümeti’nin bastırması üzerine 22 Mart 1925 tarihinde “Hükümet ile Türkiye’de bulunan şahıslara ait hesaplara ve işlemlere dair tüm defterler ve evrakları en geç bir yıl içinde Türkçe olarak tutmayı” kabul eder.
Necip Fazıl Kısakürek, Sakarya Türküsü adlı destan şiirinde “Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya” der ya, işte ol misaldir.