Eğer ben Hınçak yahut Taşnak üyesi bir Ermeni çeteci ya da onların torunu olsaydım; ihanetimi önlemek için beni cephe gerisinden ülkenin uzak bölgelerine göçürten İttihat ve Terakki’ye de onun liderlerine de hem kurşun sıkar hem de söverdim.

Eğer ben Pontus Rum Devleti kurma hayaline teslim olmuş Bafralı, Samsunlu, Giresunlu, Trabzonlu, Tokatlı bir Rum çeteci ya da onların torunlarından biri olsaydım, isyanlarımızı bastıran, ihanetlerimizi engelleyen Kuva-yı Milliyecilere, Sakallı Nurettin Paşa’ya, Topal Osman Ağa’ya ve elbet onların başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’e söver ve sayardım.

Bu topraklar benim kanım ve canım pahasına vatan oldu ama bu topraklarda kanı ve canı olmayanlar asırlarca bu topraklarda hür yaşadı, serbestçe ticaret yaptı, ben serhatlerde kan ve can verirken; onlar kent merkezlerinde sanat ve meslek sahibi oldu. Ben yoksullaşırken onlar zenginleşti. Ben vatanın bekçisi oldum onlar zengini ve efendisi.

Şu isimler 1904 yılı Trabzon Salnamesi’nden alınma: Malezyan Efendi, Yorokli Efendi, Minasyan Efendi, İspetaro Efendi, Meliyadi Efendi, Ceynaro Efendi, Efraim Efendi. Bunlar Trabzon’da “icra-yı sanat eden etıbba”lar yani doktorlar... Şu bizim Trabzon, şu Türk ve Müslüman Trabzon, ne yazık ki bir tek Müslüman ve Türk doktoru yok.

Aynı Salname’den başka bir liste: Çırakyan Karabet Efendi, Sürmeliyan Karabet Efendi, Sürmeliyan İstepan Efendi, Bogos Zahiko Efendi, Timote Marango Efendi, Nikolo Papadopulo Efendi, Yani Efendi ve Yanko Efendi. Bunlar da Trabzon’da bulunan eczaneler. Türk yine yok, Müslüman yine yok.

Çok uzar bu listeler, son bir örnekle noktalayacağım: Reis-i evvel Nemlizade Hamdi Efendi, Reis-i sani Arzuoğlu Todoraki Efendi, aza Aldıkaçtızade Rüştü Efendi, aza Papasoğlu Yorgaki Efendi, aza Enfiyecioğlu Teoyani Efendi, aza Mısıryan Misak Efendi, aza Kuşniyan Ohannes Efendi, aza İbrahamiyan Karabet Efendi, aza Sivastinoğlu Yorgaki Efendi. Bunlar da Samsun Ticaret ve Sanayi Odası başkanı, başkan yardımcı ve yönetim kurulu üyeleri. Şimdi tamamı Müslüman ve Türk olan Samsun Ticaret ve Sanayi Odası’nın yönetiminde çok değil bundan tam 110 yıl önce sadece ve sadece üç Müslüman ve Türk vardır, gerisi ya Rum ya Ermeni ya da Yahudidir.

Osmanlıyı kuran, Osmanlıyı Söğüt boylarından üç kıta, dört köşe, yedi iklim yedi denize taşıyan Türk, Osmanlının yükünü ve kahrını çeken Müslüman Türk ne yazık ki Osmanlının nimetini paylaşmada yoktur. Türk ticarette, sanatta ve sanayide bir başlangıçta bir de çok daha sonraki yıllarda Milli Mücadele sonrasında söz sahibi olacaktır. Bugün eğer Müslüman bir sermaye ve Müslüman bir zenginlik varsa; bunu bize bizden birilerinin bilinçsizce sövüp saydığı İttihat Terakki ve Cumhuriyetin “milli ekonomi” politikaları sağlamıştır.

Cumhuriyete ihanetlerine engel olunan onlar sövsünler saysınlar, saydırsınlar, anlarım da varlığını, servetini, eğitimi ve mesleğini Cumhuriyete borçlu bizimkileri anlayamam.