Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan Sütlüce deki Haliç Kongre Merkezi önünden partililere seslendi.Yaptığı bu ilk konuşmada,” Çözüm sürecini ülkemizde egemen kılmak için koşturacağız.”dedi. Bu kime neyin mesajı bunu ilerleyen günlerde birlikte göreceğiz. Umarım birileri umduklarına fazlası ile kavuşurken birileri de bu sürecin mağduru olarak tarihteki yerini almaz.
Öyle anlaşılıyor ki Başbakanlık koltuğundan ,Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yükselen Tayyip Erdoğan bir Cumhurbaşkanından çok, bir yarı başkan olarak Türkiye’de sesini duyuracak. Bu geçiş sürecinde yaşanacaklar kimi zaman tansiyonu yükseltecek olsa da 12. Cumhurbaşkanı bildiğini okuyacak gibi görünüyor. Başbakan olarak gündeme getirdiği çözüm sürecini bu defa Cumhurbaşkanı olarak devam ettireceği vurgusunu yapan Tayyip Erdoğan kamuoyunda çok konuşulmayan, kamuoyunun bilmediği çözüm süreci taahhütlerini Cumhurbaşkanı kimliği ile ne kadar yerine getirebilecek bunu bilmiyoruz. Ama İmralı’daki teröristbaşını bile sakinleştiren bu çözüm süreci vaatlerinin yerine getirilmesi için Tayyip Erdoğan’ın büyük bir gayret içerisinde olacağını tahmin etmek zor değil. Bu süreçte PKK tarafı Öcalan’ın serbest bırakılması için bastıracak, çözüm sürecinin olmazsa olmazı olarak dayatacaktır. Cumhurbaşkanı bu konuda ne yapabilir ,ya da ne yapamaz bunu tartışmak bile istemiyorum. Ama bu ülkede hukukun ve hukuk kurallarının siparişlere göre biçimlendirildiğini artık çok net görüyoruz. Bu yüzden bu konularda büyük konuşmamak, hukuk kuralı şöyledir, böyledir demek bazen iki kere ikinin dört ettiği gibi doğru bir sonucu vermiyor. Maalesef iki kere ikinin beş ettiğini söyleyenler karşısında bazen çaresiz kalınıyor. Çözüm sürecinin en karlı tarafı, şüphesiz terör örgütü tarafıdır. Çünkü artık PKK terör örgütüne terör örgütü demeye dili varmayanlar bile var. Bu durumun yarattığı psikolojik yıkım, şehit aileleri açısından üzüntü verici bir gelişmedir. Bugün bu sürecin şaşkınlığı içerisinde olan bazı şehit aileleri kendilerini neyin karşılayacağını bilmedikleri bir akıntıya kapılmış çözüm sürecine destek vermişlerdir. Bir şehit yakını olarak o aileleri anlamakta zorlanıyorum. Öcalan sanki melek bizim şehitlerimiz suçlu olmuş. Kimse niye şehit verdiğimizi konuşmuyor. Şehitlik kavramı genişletilerek gerçek anlamından koparılıyor. Belki bu süreçte çeşitli nedenlerden dolayı şehit sayılmayan bazı kimselerinde şehit sayılması birilerini sevindiriyor. O ailelerin duygularını anlıyorum. Ama onlar bizim mağduriyetimizi ne kadar anlıyor bunu bilmiyorum. Bu yönde öne çıkmış bir görüşleri ve duruşları da yok. Böyle bir atmosferde sapla samanı karıştıranlar ,istediklerini koparma yarışını sürdürüyor. Ama gerçek mağdurlar çözüm sürecinin mağduru da olmaya devam ediyor. Kişisel mağduriyetler kişi bazında zarar verir, etkisi fazla olmaz. Ama çözüm süreci mağduriyetinin kişisel bazda değil, toplumsal bazda olduğunu görüyorum ve tehlikeli buluyorum.
Elbette savaş istemiyor ve barış diyoruz. Kandan, silahtan yana değiliz. Ama çözüm sürecinde kan dökenlere, can alanlara itibar edilmesi, onların taleplerine cevap verilmesi; içimize sinmeyen adımlar olarak karşımızda duruyor. 12. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu şekliyle çözüm sürecini devam ettirmesi şüphesiz şehit ailelerini üzmekle kalmayacak, şehitlerimizin kemiklerini de sızlatacaktır. Şüphesiz bir şehit yakını olarak bunu en iyi hissedebilenlerden birisi de benim. Üzülüyor ve kahroluyoruz. Çünkü bu süreç maalesef Öcalan’a özgürlük işareti veriyor. Öcalan bu süreçte umuyor ki özgür kalacak!